Cuma, 26 Nisan 2024
.
.
chevron_left chevron_right
Siyaset

Kılıçdaroğlu gençlerle buluştu

CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Önümüzdeki seçimlerde 6 milyon 300 bin genç sandığa gidip nasıl bir Türkiye istediğini göstermeli" çağırısı yaptı.

122 Toplam Gösterim
Kılıçdaroğlu gençlerle buluştu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ortadoğu Teknik Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu “Kadesh Agenda” dergisinin yazarı olan, ODTÜ öğrencileri ile bir araya geldi. Öğrenciler ile kahvaltı sofrasında buluşan CHP lideri Kılıçdaroğlu daha sonra, gündeme ilişkin sorulara yanıt verdi.

“6 MİLYON 300 BİN GENÇ SANDIĞA GİDİP NASIL BİR TÜRKİYE İSTEDİĞİNİ GÖSTERMELİ”

Kılıçdaroğlu, bir öğrencinin, “Gençlerin aktif siyasete katılımını destekleyici söylemlerde bulunuyorsunuz. Fakat son genel seçimlerde CHP'nin bu noktada çok da başarılı bir tablo çizemediğini gördük ve yalnızca 2 tane genç milletvekilinin koltuk sahibi olduğunu ve hatta birinin Millet İttifakı adına CHP saflarında Meclis'te yer aldığını görüyoruz. Bugün ise son tüzük değişiklerinde yüzde 20 gençlik kotası ile birlikte bazı yenilikler ile karşı karşıyayız. Tüm bu reformların kaybedilmiş oylara karşı bir reaksiyon olarak mı? Yoksa kuşak çatışmasının siyasileşmesinin bir ürünü olarak mı? Yorumlamalıyız? Ek olarak CHP içindeki muhafazakar yapının değiştirilmesi yönündeki girişimlerinizi bu kapsamda nasıl değerlendirmeliyiz?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Birincisi muhafazakar yapı yani CHP içinde değişime karşı çıkan yapı var mı? Belki böyle bir söylem belli bir zaman dilimi için doğru olabilirdi ama bugün söz konusu değil. Gerçekten dünyadaki değişime, Türkiye'deki değişime paralel olarak CHP de değişime ayak uydurmaya çalışıyor. Doğru, bazı eleştiriler alıyoruz ki bizim görevimiz alınan her eleştiriyi değerlendirmek ve ondan bir ders çıkarmak. Yoksa kişi eleştirdi diye kalkıp sen yanlış söylüyorsun demek gibi bir düşüncemiz söz konusu değil. İkincisi Türkiye nüfusu genç. 2035'ten sonra Türkiye yaşlanmaya başlayacak. Dolayısıyla 2035'e kadar Türkiye'nin çok ciddi bir atılım yapması lazım her alanda. İnsan gücü genç enerji dolu olan bir emeğin mutlaka üretime dönüştürülmesi gerekiyor önümüzdeki yıllarda. Bunun için de gençliğin siyasete girmesi lazım. Bu benim en büyük arzum. Gençler siyasete nasıl girecek? Öncelikle siyasete ilgi gösterecekler, hangi partiye kendilerini yakın hissediyorlarsa o partide görev alacaklar, milletvekili olacaklar bu mücadelelerini yapacaklar. O zaman parlamentoda daha fazla genç sayısı olabilir. Ayrıca bizim yüzde 33 cinsiyet kotamız var. Gençler inandıkları bir partiye çok sayıda üye olur ve üye olduktan sonra da ön seçim isterlerse gençler ön seçimde kendi adaylarını belirlerler cinsiyet kotasında kadın veya erkek kimi istiyorlarsa onu siyasetin üst tabakalarına taşıyabilirler. Buna biraz zorluyorum gençleri. Önümüzdeki seçimlerde 6 milyon 300 bin genç sandığa gidip nasıl bir Türkiye istediğini göstermeli. Kendi beklentilerine uygun bir partiye oyunu vermeli, güçlü bir değişime imza atmalı.

“YÖK’ÜN KALDIRILMASI LAZIM”

Bir öğrencinin üniversite özerkliği ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) konusundaki sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Eğer biz bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmek istiyorsak, eğer bu ülkede insanlar düşüncelerini özgürce ifade etmek istiyor ve siyaset kurumu da buna ‘evet’ diyorsa yapacağımız ilk şey Türk hukuk sistemini darbe hukukundan arındırmak. YÖK ne zaman geldi, 12 Eylül’de üniversiteleri terbiye etmek için geldi. Eğer biz gerçek anlamda demokrasi istiyorsak üniversiteler üzerindeki baskıyı kaldırmamız gerekiyor. Üniversiteler bilim yuvalarıdır. Üniversitelerde düşünceye sınırlama getirilmez, üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılabilmeli, en aykırı düşünceler bile rahatlıkla dile getirilmeli. Kimse aykırı bir  düşünce dile getirildi diye üniversiteden atılmamalı, gözaltına alınmamalı, hapse atılmamalı. Çünkü düşünceden korkan bir siyaset kurumu kendi ülkesine bir yarar getiremez. YÖK’ün kaldırılması lazım. YÖK kaldırıldıktan sonra her şey düzeliyor mu? Hayır. Üniversitelerin yeniden kendi kültürünü oluşturabileceği atmosferin yaratılması lazım. Üniversite ayrı bir dünya. Üniversite kendi rektörünü kendisi seçebilmeli, üniversite öğrencilerinin yönetimde söz sahibi olabilmesi lazım. Üniversiteler üzerinde ciddi baskı var, en tipik örneği Boğaziçi Üniversitesi” şeklinde konuştu.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ BİR HAFTA İÇİNDE YÜRÜRLÜĞE SOKACAĞIZ”

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dair soruya da yanıt verdi. Bu sözleşmenin parlamentodan oy birliği ile çıktığını anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları dile getirdi:

 

“Erdoğan ne olduğuysa bir gece yarısı, bir kararnameyle İstanbul Sözleşmesi’ni iptal ettiğini ilan etti. 600 milletvekilinin onay verdiği ve yasalaştırdığı kanunu bir kişinin iradesiyle siz yürürlükten kaldıramazsınız. O zaman Meclisi kapatın. Buna yönelik dava açıldı ama ne yazık ki reddedildi. Türkiye genelinde 306 kadın örgütü var, olayı bir AK Parti-CHP çatışmasından uzak kadın hareketinin öne çıkmasını istedik. Olayı bir iki parti arasındaki kavganın ötesine taşımamız lazım, kadınların kendi hakkını savunması lazım. Ama ben inanıyorum, eğer gerçekten 6 milyon 300 bin gencin oyuyla iktidar yolu açılırsa, ilk bir hafta içinde bir kararname ile İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlüğe koyacağız. Eğer bir kararname ile kalkıyorsa yine bir kararname ile yürürlüğe girebilir. Ben Danıştay’ın verdiği kararın da hukuksuz olduğuna inanıyorum. Parlamentonun iradesi bir kişi tarafından gasp edilmiştir. Adalet yoktur burada. Ama kadınlar bu mücadelelerini sürdürecektir.”

“LİDERLER GELSİN, İLK NASIL AŞIK OLDUKLARINI, NASIL EVLENDİKLERİNİ ANLATSINLAR”

“Gazeteci arkadaşlara şöyle bir teklif yaptım, bundan bir, bir buçuk yıl önce. Dedim ki, ‘Ya siyasi partilerin liderlerine şöyle bir çağrı, davet etseniz, bütün liderler gelsinler, herkes çocukluk anılarını anlatsın, siyaset yasaklansın, ilk nasıl aşık olduğunu, nasıl evlendiğini, okula giderken duyduğu ilk heyecanı, başından geçen kötü, güzel işleri anlatsın.' En azından kamuoyu bizi dinlerken bunlar da insanmış desin. Bunlar da aşık olabiliyor, ağlamışlar, aç kalmışlar, mutlu günleri olmuş. Yani kendi hayatımızı anlatalım bir anlamda.”

“7 KARDEŞİZ, RAHMETLİ BABAM, 7 AYAKKABI ALACAK, MÜMKÜN DEĞİL”

“Yetiştiğim coğrafyada bayramı samimi olarak yaşadığım yer Bingöl'ün Genç ilçesi. Orada ilkokulu bitirdim, ortaokulu orada okudum. Güzel, çok şirin bir ilçeydi. Arefe günü heyecanlanırdık. Babamız bize yeni elbise, ayakkabı falan almazdı ama ertesi gün bir heyecan duyardık. Bayram olacak, arkadaşlarla buluşacağız diye. Şimdi düşünüyorum da rahmetli babam 7 kardeşiz zaten. 7 ayakkabı alacak, mümkün değil zaten bir şey yapması. Ona rağmen memur olduğu için düzenli bir geliri vardı. Ama düzenli geliri olmayan ailelerin çocukları da vardı. Şeker toplardık, elimizde birer küçük torba olurdu, kapıları çalar, bayram kutlaması yapar, onlar da bize şeker verirdi. Eğer bir aile bize şeker değil de para verirse o olağanüstü bir avantajdı bizim için. Para almak ne kadar güzel bir şeydi. Bu paralar bizim için çok büyük ama bugünkü değeri çok küçük olan paralardı. Çocuk olarak öyle bir dünyamız vardı. Diğer arkadaşlarla beraber bir araya gelirdik. Oturur sohbet ederdik. Ateş yakardık, etrafında otururduk, şakalaşırdık, böyleydi. Küçük bir dünyamız vardı ama sıcak, samimi güzel bir dünyamız vardı. Okumayı çok severdim, ama annem ve babam kızarlardı, ‘Fazla okuma, gözlerin bozulur' diye. Ben de tabii o zaman elektrik yok, yatmaya giderken gaz lambasını yanımda götürürdüm. Gizli gizli kitap okurdum. Şimdi düşünüyorum, biz de çocuklarımıza aman şunu aman bunu oku diye söylüyoruz. Sizin de ileride anlatacağınız güzel anılar olacak tabi.”

Sözcü

VİDEO GALERİ
Emoji ile tepki ver!
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • DAHA FAZLA SONUÇ YÜKLE